top of page

Cinsel Uyarılma Üzerindeki Olumsuz Etkenler

Cinsel işlevler psikolojik, fizyolojik, çevresel etkenlerden bireylerin metabolizmasına kadar birçok faktörden etkilenmektedir. Cinsel uyarılmanın azaldığı veya gerçekleşmediği durumlar kadınlarda vajinada kuruluk veya yetersiz lubrikasyon şeklinde görülürken, erkeklerde erektil disfonksiyona yol açarak bir sorun haline gelebilmektedir. Bu alanlardaki düzenlemelerin bireylerin cinsel yaşantısında önemli olduğu belirtilmektedir [1,2].


Hormonların Etkisi


Cinsel uyarılmanın fizyolojik mekanizmasına bakarak nelerin cinsel işlevlere etki ettiği incelenmiştir. Cinsel isteğin kontrol mekanizması olan beyin, nörotransmitterler aracılığıyla cinsel aktivasyonu tüm vücutta düzenleyip harekete geçirmektedir. Dopamin, melanokortin, oksitosin, vazopressin, norepinefrin hormonları cinsel uyarılmayı aktive ederken; serotonin, prolaktin ve endojen opioidler cinselliği ketleyici rolde yer almaktadır [3]. Östrojen hormon seviyesinin vücutta belli bir oranın altına düşmesi cinsel sorunlarla ilişkili olarak değerlendirilmektedir [2]. Östrojen tedavisinin cinsel işlevlerin iyileştirilmesinde tek başına yeterli olmadığı ve vücuttaki androjen, testosteron ve globülin seviyelerinin de cinsel işlev bozukluklarına etkisinden söz edilmektedir [1]. Testosteron hormonu, kadınların cinsel motivasyon ve uyarılma süreçlerine etkisinden dolayı vücutta belli bir seviyenin altında salgılandığında cinsel isteksizlik ve motivasyonda azalma ile ilişkilendirilmektedir [2]. Özellikle menopoz sonrası kadınlarda testosteron seviyelerindeki düşüş için uygulanan hormon tedavisinin cinsel süreçlere olumlu etki yarattığı belirtilmektedir [1].


Kronik Rahatsızlıklar


Hipertansiyon ve diyabet gibi kronik hastalıkların tedavileri cinsel yaşamı iyileştirmede pozitif etkiye yol açmaktadır [1]. Diyabetin kadınların cinsel yaşantısına etkisi incelendiğinde kayganlaşma, uyarılma, cinsel istek ve orgazm yaşamada sorunların belli oranlarda ortaya çıktığı gözlenmiştir. Mantar ve vajinal enfeksiyonların diyabetli kadınların cinsel isteğini azaltan önemli bir problem olduğundan bahsedilmektedir [4]. Kemoterapi alan hastalarda tedavinin ağrı, yorgunluk, kusma gibi yan etkilerinin yanında hastaların genital organlarında hasara yol açması cinsel işlevlere yönelik problemlere sebebiyet vermektedir [5].


Depresyonun tedavisinde kullanılan antidepresan ilaçlar, farklı türlere sahip olmakla birlikte (SSRI, SNRI, vb.) bu ilaçların cinsel uyarılma evresinde problemlere, cinsel isteksizliğe, sertleşme problemine ve orgazmı geciktirmeye sebep olduğu bilinmektedir [2, 6]. Serotonin geri alım inhibitörü olan antidepresan ilaçlarının kullanımı, cinsel işlev bozukluğunun yan etkisi olabileceği gibi depresyonun belirtisi olarak da ortaya çıkabilmektedir. Cinsel yanıt döngüsünün istek, uyarılma ve orgazm evreleri üzerinde gösterdiği olumsuz etkiler ele alındığında depresyon tedavisinde ilacın dozu ve kullanım şeklinin belirlenmesi önerilmektedir [6]. Antiandrojenik etki göstererek testosteron seviyelerini etkileyen ya da prolaktin seviyesini arttıran antipsikotik ilaçların da azalmış cinsel istek ile ilişkili olduğu bulunmuştur [3].


Psikolojik etkilere bakıldığında menopoz ya da doğum sonrası dikiş yerlerinin iyileşmesine bağlı disparoni, ağrılı bir ilişkinin varlığının cinsel işlevlere etkisinden söz edilmektedir. Gebe kalma korkusu, kişinin kendine ve partnerine yönelik kaygısı, ilişkide yakınlık, erkeklerde travma geçmişiyle ilişki olarak ortaya çıkabilen erektil disfonksiyon bozukluğu genellikle psikolojik temelli problemler olarak belirtilmiştir. [2, 7].


Sigara, Alkol ve Madde Kullanımı


Cinsel fonksiyonların işleyişi için yaşam tarzı, beslenme, stresi azaltmak, düzenli egzersiz gibi koruyucu faktörlerin yanında sigara, alkol, uyuşturucu madde kullanımı ve obezite gibi risk faktörlerinin de önüne geçilmesi önemlidir [1]. Metamfetamin (kristal met) kullanımının sekse olan ilgi ve gelişen cinsel deneyimin etkisiyle maddeye duyulan ihtiyacı arttırması ve yoksunluğu cinsel uyarılmanın azalmasına ve ağrılı cinsel ilişkiye yol açmaktadır. Kokain ve metamfetamin kullanımının, bireysel farklılıkların yanında cinsiyete bağlı farklı etkileri olduğu belirtilmektedir. Spesifik olarak kullanılan maddenin cinsiyete göre farklı etki göstermesinin yanında, kadınlarda uyuşturucu kullanımının cinsel istek üzerindeki olumsuz etkisi bulgularla desteklenmiştir [10].


Alkolün cinsel birliktelik sırasında davranış ve düşüncelere etkisi üzerine yapılan bir çalışmada, yüksek dozda alınan alkolün cinsel motivasyonla bağlantısı olduğu belirtilmiştir. Özellikle kadınlarda, erken uyarılmayla cinselliğe yönelik beklentiler artarken alkolün bu motivasyonu güçlendirebileceği ifade edilmektedir [8]. Alkol kullanımının erkeklerde spermin niteliğinde bozulma, testis küçülmesi; kadınlarda adet düzensizliği gibi olumsuz biyolojik etkilerinin yanında yüksek riskli davranış ve cinsel yolla bulaşan hastalıkların bulaşma riskini arttırdığı belirtilmektedir [9].


Sigara kullanımının erkeklerde ejekülasyon miktarı ve spermin hareket yeteneğini azalttığı, kadınlarda ise rahim ağzı kanserine yakalanma olasılığını 20 kat fazla arttırdığı, erken doğum ve menopoza yol açtığı belirtilmektedir [9]. Cinsel fonksiyona yönelik sigara kullanımı, düşük eğitim seviyesi ve kronik rahatsızlıkların yaşa bağlı etkisi erkeklerde daha yüksek oranlarda gözlenirken, cinsel fonksiyonları iyileştirmek adına birçok tedavi geliştirilmektedir [1].


Kaynaklar


İçerik Üreticisi: Berra Üçüncü
Editör: Ladin Toplu
4 Ağustos 2022 tarihinde güncellendi.
bottom of page